Var’lar.

Bir hisler var, bir hisler.. Boğazımı sıkan, prangalarımı sıkan.

Bir düşünceler var, bir düşünceler.. Kalbimi sıkıştıran, ölüme ramak kala bırakan.

Bir aşk var, bir aşk.. Evimin içinde mutluluğuma mutluluk katan, duygularının dikenleri tellerinde kanaya kanaya huzursuzlukla dolduran.

Bir güvensizlik var, bir güven var. İki arada bir derede arafta kalmış şeylerim var. Şeyler işte.

Öyle, böyle şeylerim var. Gidip gelen aklım, iki güzel çocuğum, güvenim, güvensizliğim, mutluluğum, huzurum, huzursuzluğum, çılgın kalp atışlarım var.

Aklımda da karışıklıklar var.

Uzun zaman sonra buraya düşen bir yolum var.

Farkındalık.

Yenilmeler…

Yeni yeniden yenilgiler.

Usanmadan yenilmeye doğru sürüyorum arabayı.

Yenilmelerin sonu uçurummuş. Araba lafımı dinlemeyip beni refüjden havalandırırken gördüm. Gözlerim şahit.

Güvenmelerin sonu uçurummuş. Karşı şeride uçarken gözüm kaydı güvenmelere, öyle fark ettim.

Ölmediğim her güne şükrederken, yenilmelerin dişleri her gün kalbimi parça pinçik ederken şükretmelerime şaşırdım. Kanarken fark ettim.

Kendimi bulduktan sonra, kırılmam sandım. Farklı duygularla kırıldıktan sonra fark ettim, kırılırmışım.

Sevilmeyi ve sevmeyi beceririm sandım. Sevilmenin zor ve çaba gerektiren bir şey olduğunu severken fark ettim.

Çiçeklerim solmaz sandım. Sulamayınca çiçeklerim solarmış, suyum bitince fark ettim.

Farkındalıklarımı dolabıma tıkıp görmemek için kapısına kilit vurunca hayatın hançerini sırtımda fark ettim.

Yeni adım.

Bazen yemek yapmak istemeyiz,

Bazen hiçbir şey yemek istemeyiz,

Bazen yürümek istemez durmak isteriz,

Bazen yalnız kalıp düşünmek ve bazen düşünmeden kendi sesimiz bile olmadan dinlenmek isteriz,

Bazen kocaman adımlar atıp cesaretimiz sırtımızı sıvazlasın isteriz,

Bazen küçük çocuk yanımız ile birlikte korkar adım atmaktan korkarız,

Bazen ne kadar çok şey yaparız.

Hayatımın iplerini başkalarının ellerinden aldıktan sonra her şey hayatım için çok farklı olmaya başladı. Her yönümü kabul edip insanların prizlerine takmış olduğum fişleri tek tek çekip tüm enerjimi kendime kalkan olarak topladım.

Şimdi kendim için büyük bir adım ve rahatsızlık duyduğum her şeyi kabul ederek yeni bir hayata adım attım. Başka bir şehirde yeni anılar biriktirmek için kollarımı sıvadım. Kabul ve şükür hayatta önemli şeylermiş, anladım.

Buradan çok uzak kaldım, çoğu zaman yazdıklarımdan utandım, çoğu zaman dimdik arkasında durdum. Arada dönüp okudukça yaşanan olayların hayatıma dokunduğu noktaların bana gülümsediğini görüyorum, bana güç vermesini sağlıyorum.

Sizleri seviyorum. 🍀

Kısa bir geri dönüş.

Artık nedenlerim yok sana karşı. Öyle farkına vardım ve öyle kabul ettim ki nedenlerimin hepsi bulut oldu uçtu gittim üzerimden.

Sen gidemedin tam anlamıyla ama nedenlerim gitti.

Yana yana yine dönüyorum bazen senin düşüncelerine. Sarıyorsun yine çırılçıplak vücudumu.

Bir olamamış olmanın verdiği tarifsiz üzüntü…

Sen benim doğum günümden bile bir haberken ben senin doğum gününü unutmuyorum.

Doğum günün kutlu olsun.

Hayalime Geldin.

Şarkı çalarken arkada, yol kayarken altımda, gözlerimi kapattım. Her şey yine yeniden bu şekilde başladı. Aklıma önce yemek masası, sonra şarap kadehi, sonra elbisem, sonra dudakların ve ardından çırılçıplaklık geldi. Özenerek konulmuş bir sıra yok. Aklıma gelmelerinin nedeni de yok. Hele ki seni özlemelerimin sebebi hiç yok.

Seni çok özledim.

Aklıma geldiğinde sen bir süre ana kaptırdım ben kendimi. Önce sahnelerin gözümün önünde akmasına izin verdim. Yavaş yavaş seni izledim hayalimde. Yeniden o akşamı yaşadım kapalı gözlerimin önünde. Sonra ana geldiğim anda, gözlerimi açtım bir anda. Çaresizce otobüsün içine bakıp dondum kaldım. Yine çok gerçekçiydi bu hatıran. Yine canımı delice yakacak kadar sahiciydi. Gözlerimden yaşlar istemsizce ve sabırsızca süzüldü. Tutamadım. Tutmak da istemedim. Sana ağlamalarım sıradan bir rutine bindi. Hem de nedensiz anlarda ve yerlerde. Senin aklıma gelmelerin de…

Seni çok seviyorum.

Aklıma geldikçe sen ben ağlıyorum bazen. Her zaman aklımda sen… Çok üzülüyorum. Çok özlüyorum.

Al Beni Benden.

Issız bir yerde izindeyim, kamp yapıyorum.
Ağlıyorum denize karşı. Etraftaki kimseler umrumda değil.
İki çocuk önümde, türlü türkü komik hareketler..
Güldürüyor beni ağlarken.

Ağlıyorum için için. Durduramıyorum kendimi.
Yalnızlığıma, sana, sana, oluşumlara. Duramıyorum. Ağlıyorum. İçimin acısı ta karşı ufuktan süzülüyor. “Buradayım, oradayım şuradayım.”
“Senin acınım.”
“Bırakmam peşini.”
Susmam, susamam. Ağlarım devamlı bizlere.
Durduramam. Yetmiyor gücüm.

Evinin olduğu sokağın ismi girilmez çıkmazı olmuş. İzin yok girmeme. Gelemiyorum, arayamıyorum. Gelemem, arayamam. Seni çok özlüyorum. Seni hala çok seviyorum.

Sanki geldiğim şehre uzaktan bakıyor gibi hissediyorum.

Benim o şehrim sensin ve ben sana uzaktan bakıyorum.

Aynaya bakmak istemiyorum. Aynaya her baktığımda karşımda beliriyorsun ve sana o al bütün iplerimi eline gülüşümü, bakışımı veriyorum.
Al diyorum beni benden. Ne kaldıysa öncesinde benden bana, bir zerre dahi bırakma bu sefer. Al beni sana yeniden.

Nasıl?

Hayatımı bıraktığım sokaklara geri döndüm. Bambaşka birisi olarak ama eskiyi silemeyen birisi olarak…
Kalbimi bıraktığım evin sokağına gitmemek için debeleniyorum. Oraya adımımı atmamak, bir kere daha görmek için çıldırıyorum. Kendimi çok zor ikna etmeye çalışıyorum.

Ben seni aramadan nasıl dururum? Aynı şehirdeyken seni bir kere olsun görmeden nasıl dayanırım? Geçmişimi nasıl arkamda bırakırım? Nasıl başarırım?

Haydi şimdi merkeze uzak bir yerde kafa dinliyorum. Ya dönünce sana yakın yere. Sana en yakın yere, senin yanına gelmeden nasıl sabrederim? Nasıl yeniden çekip giderim bu şehirden?

Seni düşünmekten ve hayal etmekten çok sıkıldım. Artık baş edememek çok zor. Uzakta, şehirden ve senden uzaktayken her şey bir miktar daha kolay olabiliyordu. Ama burada, yanıbaşında olup seni görememek bu beni çok zorluyor.

Kalbimi bırakıp gittiğim bu şehire geri döndüm. Kısa bir tatil için.. Yeniden gideceğim. Giderken saçlarımı bırakacağım bu sefer. Yüreğim zaten yerini biliyor.

“Bir Kere Dirilmedim”

Küllerimden yeniden doğmam gerekirken, küllerimden yeniden yeniden yanıyorum.
Yanıyor yanıyor, kül oluyorum ve yeniden yanıyorum.

İçimde sana söndüremediğim yangınım var. Hayalin kor olup yeniden tutuşturuyor yangınımı. Gençliğimi yakıyor, beni yakıyor. Korsun sen.

Bir sene daha deviriyoruz her an yeniden alevlenen yangınımla. Seninle. Sensizlikle. Bir seneyi daha doldurmaya çok gibi görünen ama göz açıp kapayıncaya kadar geçen zaman kaldı.

sen yokken yanımda

bin kere öldüm de bir kere dirilmedim ki

unuttum çoktan beri unutmayı

her nefes her soluk hatırlatır

yazmak istesem de elim varmaz

sensizliği ezberledim satır satır

ah bomboş odam kalabalık yalnızlığım

yabancı değil içimden her biri

dert yanarken çatlamış duvarlara

kendim kadar derinini bulamadım

sen giderken durdu dünya

dönmüyor hala

görmedin mi hissedemedin mi ?

sen yokken yanımda

bin kere öldüm de bir kere dirilmedim ki

ah görmedin mi hissedemedin mi?

Yakınına geleceğim zaman susmaksızın öteceğim. Yangın alarmı gibi. İtfaiyeler yetmeyecek bana. Koşturacak insanlar acıma kova kova su taşımak için. Bir sen vefasızlığınla izleyeceksin belki de uzaktan. Ya da yine habersiz geçip gideceksin yanımdan. Görmeyeceksin. Hissedemeyeceksin alevimin sıcaklığını.

Bir kere bile hissedemedin mi? Göremedin mi?

Bin kere öleceğim yine, bir kere olsun dirilmeyeceğim.

Bir Sabah Vakti.

Seni özlediğim sabahlara güneş doğuşuyla açıyorum gözlerimi.
Sana inançlarımı kokluyorum sabahın bir vakti.
Sana inanmışlıklarım nahoş bir kokuda.
Seni beklemelerim sağa dönünce denizle gökyüzünün birleştiği ufuk çizgisinde sızıyor.
Senin benimle ilk iletişimin sızı sızı sızıyor camımdan içeri, sızlatıyor.

Seni hayal ettiğim, seni özlediğim her gecenin bir sabahı, her sabahın bir gecesi var.

Sana geldiğimi düşünüp kendime işkence çektirdiğim yollar var. Sana gelen yollarım var ama hepsi tıkalı. Seni çok özlüyorum. Sana tıkalı yollarımı açabilecek oluşum yok. Canımı yakan çok şey var.

Bir Nefes..

Göğsüme sayısız kurşun darbesi almış gibi hissediyorum. Geriye doğru savruluyorum ama düşmüyorum. Yoğun kan kaybına uğruyorum ama ölmüyorum.

Senin yaşam telaşın mı beni ağlatan yoksa o yerde bensiz yaşadığın hayatın haksızlığı mı bilmiyorum.
Seni özlediğimi iddia edip kendime gecelerimi ve günlerimi zehir ediyorum. Panik atak krizi gibi bazı akşamlarda o kadar şiddetli geliyorsun ki aklıma elimden hiçbir şey gelmeden bağdaş kurup ağlıyorum ellerime bakıp.

Ellerimde yoksun.
Kollarımda yoksun.
Gözümün önünde yoksun.
Burnumda yoksun.
Dudaklarımı saymıyorum bile artık, kaçtır orada da yoksun.

Hepsinin toplamı olup, beni yıkmaya çalışıyorsun.

Bir yerlerde uzaklarda yaşıyorum durmadan.
Sessizce izliyorum uzaktan.
Bir yerlerde senden çok uzakta derin nefesler alıp yavaş yavaş bırakıyorum, sensiz sakinlemeye çalışıyorum.
Hayatımı geri kazanmaya çalışıyorum.

Güzel giden işimi, günlerimi kirletmemekle çalışıyorum.
Seni sevmekten vazgeçmek istiyorum.
Seni özlemek aklıma gelmesin istiyorum.

Bu devran böyle dönmez. Sen de bana dönmezsin. Ben de sana dönmem.
Ben bu girdabın içinde döner dururum da bu devran böyle dönmez.

Bazen sen benim aklıma gelince, ben de geleyim senin aklına, bazen. Bir an olsun gerçekliğim senin nefesini kessin ve yeniden nefese muhtaç etsin.
İçimin yangınını söndürmez ama bir yudum su niyetine ferahlatır.

Gülüşün hala güzel olması beni ferahlatmıyor, daha da kor ateşlerin içine atıp cayır cayır yakıyor.
Hâlâ mı çok güzel gülüyorsun? Hâlâ…